keyif ve kelimeler
Pazartesi
***
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü gişelerinden hemencecik evvel.
Polis durdurdu . "Ehliyet ve ruhsat !"
"Hayrola , sabah sabah ?"
"Alkol muayene!"
"Şaka mı bu?"
"Vallahi değil , emir böyle . Günde 50 kontrollük kotamız var, gündüz de yapılacak!"
"Kamera şakası herhalde, sabah daha 11.00?!"
"Biz de öyle sandıydık komiserim söyleyince, ama vallahi değil !"
Haftanın en az iki sabahında kördüğüm bir çileye dönüştüğüne bizzat şahit olduğum köprü trafiği için düşünülebilmiş dahiyane çözüm bu demek ki ???!!!
Bu komiser ya Laz , ya da benim hemşerilerden bol yaldızlı ve çok yıldızlı bir plaketi çoktan haketti !
***
Uğruna ölünesi minik ayakları ile dünyaya ayak basan 3835 gramlık bir mucize .
Yine Amerikan Hastanesi .
Yine ahali cümbür cemaat .
Ama bu kez tecrübe ve sükunet ortama hakim .... yanlış bebeğe ne gözyaşı , ne tezahürat .
Keyfi yerinde baba, Bilomike diye seslense de , bebeğin henüz adı yok ...
Nazar değmesin diye , burada da fotoğrafı yok .
5 gün önce
Uğruna ölünesi minik ayaklar hala annesinin karnında ; annesi Sortie’de dev ekranın karşısında.
Boğaz'ın büyüsü de , Masa'nın keyfi de çokca yerinde .
Dualara , çınlayan kadehler eşlik etmekte.
Şirketteki çalışma arkadaşı Capano'yu George Clooney niyetine yutturmakta başarısız Michele, "what can I do, that's all we have in the company" diye yanıbaşımda söylenmekte.
İkinci gole koşarken rakip takım ,; "bırak İtalyan'a laf yetiştirmeyi , sen kaleyi koru ..." diye Özlem seslenmekte , hatta “ikinci golde Rüştü kadar senin de suçun var !” diye hala sitemlerde.
8 gün önce
Bodrum'dan yelkene niyet . Olmadı , Bostancı'da mangala kısmet .
"Güm sesi duyana dek gellll , gelll " ... komşu Recep Usta'nın valeleri arabamı park etmekte.
Hava sıcak , beyaz şarap bol buzlu sodalı , Uzakdoğu tatlarında marine aged-beef lezziz , patates salatası yasak – 2 haftadır rejimdeyiz.
Su tabancası savaşlarından sonraki ganimet , ex'den Cartier saat.
***
13 gün önce
Telefonun diğer ucu Kaş'a dek uzanmış , "dalgaların sesini dinle bak!" diye nispette .
Fotoğraflar gelince "nispette haklıymışlar" dedirtmekte.
Kaş Aquarius Otel için bizim Rita'nın yorumu :
Deniz havuz gibi. Bar denizin üstünde . Hele mehtap yakalarsan , keyfine doyum olmaz.
***
22 gün önce .
"Covent Garden ne keyiflidir bu mevsim" diye Pazar sabahından yoluna düşülen Londra .
Oxford Circus civarındaki otel odasına valizler atılır , sonrasında ver elini Notting Hill . Antika pazarının turist kalabalığı Cumartesi'de kalmış , Portobello'da tembellik ile keyif arası gezinen Londra'lılar mevcut sadece .
"202 Cafe" diye araya durduk ama nafile . 1 adım daha atamayacak açlığa eriştiğimizde, bölgenin en revaçta mekanı "Electric"e sığınıverdik . Masa beklerken ki keşfimiz Very Berry'leri pek sevdik . Kahvaltının devamı "eh işte" ama mönü enteresan ; "aubergine bayıldı", (karısı Türk , güler yüzlü ) garsonumuzun eseri herhalde .
Toplantı koşuşturmaları arasına sıkışmış keyif molalarına Carluccio's ve Senior Sassi gibi İtalyanlar hakim . Ne yapalım : Quaglino's köhneleşmiş , River Cafe cok uzak , Hakkasan ekolü mekanların hepsi artık memlekette de var .
Ekibin devamı Dordrecht'e göçerken , ayakkabı , "Herbal Life" ve "bu O mu?" anekdotlarıyla dolu valizle tutuldu tekrar Istanbul'un yolu .
***
23 gün önce
Aynı geceye denk gelir "Ege yemekleri by Kurabiye" ve Avrupa Kupa'sındaki ilk milli maç .
"Ahmet ne haber" diye "Buzluk ahalisinin" hatırını soran Hüsnü , en lokum hallerinde Lokum , Karayip anılarına karşı geliştirilmiş "rezene , kene , Arda" komploları , fava-ve fava -ama ille de fava gecenin yıldızları.
Haziran 2008
Foto : Merve Saraç ve bendeniz.
Cuma
'Güneşin batışını seyre' diye çıktık ...
Programa göre 18.30'da Kuruçeşme'den hareket.
Önce Beylerbeyi'nden Anadolu ekibi toplanacak,
mutlaka Suada'ya uğranacak ,
Mezzaluna'dan , siparişi önden verilmiş pizzalar alınacak.
Sonrası Boğaz, güneş batışını seyirlik .
arkadaşı peynir, Beylerbeyi'ndeki buzluk içinde beklemekte.
"New York seyahat tarihlerimiz pek talihsizdi" anlatımında Zeynep.
Bıraksan tekneye binecek Japonlar ise Roma'dan beri sanki peşimizde.
Bembeyaz kıyafetleri içinde Kaptan ve yardımcısı mı daha 'charming', daha yakışıklı
Güneş'in , topuklu ve bantlı sandaletleri mi daha seksi - karar vermek zor.
Bir kaç bin ton buğday satışı telefonda,
"Izlanda'ya gelen extradan 5000 EURO öder" hususu pazarlıkta (Izlanda da nereden çıktıysa) .
Geceden bozmuş hava esintili , ama pek berrak.
Boğaz , kaprisli hırçınlığına bürünmüş. Dalgalı. Kabarık.
Kimin sanki umurunda... Keyifler yerinde , kahkahalar çok desibel .
5-6 dk önce zaten rıhtımdan ayrıldık .
Ve STOP .
Boğaz'ın orta yerinde stop .
Ellibinlerinde bir şilep üstümüze üstümüze gelmekteyken ,
tekne , 1. Köprünün tam altına sürüklenmişken, koca bir STOP .
Sonrası komedi - provasız , doğaçlama .
-Haydaaa ?!
-Aaa, kolyen ne güzelmiş .
-Boğaz trafiğini durdurayım mı?
-Tekne'nin altına bir şey takılmış ?
-Ceset mi takılmış ?
-Alo, evet. Yok, Mersin'e gelmeyecek o gemi , ama ben sizi geri ararım.
-Ne araması ! Boğazın sularına gömüleceksin birazdan , nasıl arayacaksın ?!
-Aaaa, bu durumda bize Fantasia teknesini göndersinler ! Dur, reiki yapayım Fantasia için.
-Renkli giyinin dedin, siyah giymişsin sen !
-Ayol üstümde fıstık yeşili var !
-Olsun, için siyah!
-Çok acıktım.
-Tanker üstümüze üstümüze geliyor .
-Ayol koca yer var, kırsın biraz , sağımızdan geçsin.
-Mezzaluna'ya söylesek , pizzaları buraya göndermezler mi?
-Kaptan nedir durum ? Yardıma mı geliyorlar ?
-Problemi halledemez isek, sizi diğer tekneye transfer edeceğiz.
-Aaaa, aman şaraplarımız?!
-Ben bu dalgada, Boğaz'ın ortasında, hayatta başka tekneye geçmem!
-Eeee, burada mı kalacaksın?
-Alooo biz mahsur kaldık . Ama siz peynirleri sakın bitirmeyin !
-Ayol , çok eğlenceli !
-Bu şarkı çok güzeeeel . Kim söylüyor bu şarkıyı?
-Deli mi ne ?! Biz Boğaz'a gömülecez birazdan , hatun şarkı söylüyor.
-Aman, benim çocukluğum teknelerde geçti.
-Boğaz tatbikatı yaptıracağız size.
-Ayyyy ayyy, çarptı !
-Ben geçemem bu dalgada !
-Topuklu ayakkabılarını çıkart bari , uçucan !
-Ayy , çeksene şunların resimlerini.
-Şaraplar ; unutmayın şarapları.
-Yaa, bari Fantasia gelseydi.
-Mezzaluna'daki pizzalar yandı kül oldu herhalde artık .
-Zıpla hadi !
-Alooo, biz Üsküdar açıklarındayız. Takaya transfer olduk . Siz de Beylerbeyi Vapur İskelesine gelecekmişsiniz.
-Alooo, neee ? Vapur İskelesi kapalı mı ?
-Biz inelim o zaman ?
-İskele kapalı ise, biz nereye iniyoruz ?
-Aaaa, bulmuşlar adamı . Kaptaaaan yanaşalım .
-Kaptan , kusura bakma ama , bizim planımızda başka türlü bir tekne gezisi vardı. Tamam tekne bozuldu ama böyle durumlarda "upgrade" yapılır. Bari Fantasia'yı göndersinler. Ya da bizi direkt Suada'ya bırakın , biz pizza yiyelim .
-Arkadaşlar Suada'ya gidiyoruz.
-Eee bu buzluklar, şaraplar , pastalar ne olacak ?
-Sereriz havuz başına bir örtü, yayarız peynirleri .
-Yaaa, arayayım ben şu adamı . Fantasia gelsin!
Mekan Suada .
Buzluk ve içindekiler tesis görevlilerine emanet .
Enginarlı kiş ve Güneş eve, ekibin devamı Mezzaluna'ya.
Melanzane önden, pizzalar çeşit çeşit, şarap kırmızı .
Arka masada yine bir grup Japon .
"Fantasia" diye tutturduğum "Flamingo"ymuş meğer zaten .
Meltem , ısrarla Selami'yi istemekte ;
masanın geri kalanı , bir sağdan sola, bir soldan sağa benim teşekkür öpücüklerimi iletmekte .
Mutlu son ile böylece bitecekti gece, deniz taksi kılıklı özel tekne , 150 ytl istemeseydi Beylerbeyi'ne .
Maceraların devamı Pierre Loti teleferiğine .
Foto : Nilhan Ören
Reykjavik , Garanti Bankası , Annem , Manavgat , Ex .... diye uzadı liste !
Avrupa'nın orta yerinden (şaka maka) bir evlenme teklifi ,
zürafalar uçuşan bir e-kart,
"Pavyon'a gidelim" fikri
ve Ninoooooo'yla biten şarkılar .
Bir de Birben'den :
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse,
Hele gücün kuvvetin yerindeyse,
Elin ekmek tutmuşsa bir de,
Hele tertemizse gönlün,
Hele kar gibiyse alnın,
Yani kendinden korkmuyorsan,
Kimseden korkmuyorsan dünyada,
Dostuna güveniyorsan,
İyi günler bekliyorsan hele,
İyi günlere inanıyorsan,
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey,
Çok güzel şey doğrusu....
Can Yücel
Çarşamba
... Ayıklanmış iç baklanın içine bir bütün soğanı koyup, zeytinyağı, tuz, şeker ile pişirmeye başlayacaksın. Pişmesine yakın 1 portakalın suyunu (isteyen portakal kabuğunu ince rendeleyip ilave edebilir) ve 1 tatlı kaşığı unu ilave edip bir taşım daha pişireceksin ...biraz soğuduktan sonra robota atıp püre gibi yapacaksın (istersen içine biraz ince doğranmış dereotu da koyabilirsin) ve önceden pişmiş enginarların üzerine koyacaksın...
Foto : 26 Nisan 2008 , Minareli Ofise Veda Partisi
hiç-bir-şey-yapmama hali ,
ses yok ...
söz yok ...
sen varsın ... yalnız sen ... bir de sen ....
Salı
***
Paçalar kıvrılmış , Ege Denizi’nde ayaklar. Koca bir kışın elektriği usulca aksın , ruh paklansın .
Belki bir saatlik zaman , belki de ömürlük huzur geçti aradan . Cunda merkezine dönelim . Sokak aralarında dolaşalım biraz ; Ayışığı Manastırı yarına kalsın .
Çok beğendiğimiz evin önüne park. Virane burası gerçi ama ne güzel olurdu alsak (alabilsek) ve butik bir otel yapsak ?!
Öte sokakta Ayşe’ın evi. Karşısında Hayat Bahçesi ama hem boş hem bu saatte biraz sanki sakil . “Evde yoksun ???” esprili bir konuşma - telefonun diğer ucunda Ayşe; Cenevre’den tavsiye etmekte: “Taş Kahve’nin arka kapısı Ayna ; bir kahvelik uğramak lazım! ”. Kalabalık bugün Cunda ama nedense Ayna pek sakin, o kadar ki, 2 limonata ve 1 kiş sunumu arası scrabble oynamakta sahibi hanım.
Bu arada sakızlı kurabiye de tadılır - nasılsa fırın az ileride. Hemen önceki köşede de Derya Balık. “Akşama böcek yesek” heyecanında Murti ama önce “Böceğimizi yanımızda getirebilir miyiz?” diye Bay Nihat’ı ikna etmek gerek.
Gün ışığının fotoğraflara en şirin gülümsediği vakit . Deklanşöre basılmakta bir kaç kadrajlık. Sahilde balıkçı, masanın altına kaçmış kedi , bahçede enginar, Bay Nihat’ın kapısında garsonumuz Savaş .
Akşama “fotoğrafta enginar gibi çıkmışım” esprisi ile başlayan Savaş, masaya tabak taşımaktan gecenin sonunda pek helak .
Lor böreği ve sübye rüya gibi . Otlar biraz yavan , kavurmasını alsaydık keşke . Enginara doyduk doyacağız , kelle peyniri çok enteresan . Salata içeriği zengin ama fazla sirkeli sanki. Koca böcek sonrası “Savaş, ne balık var ?” sorusu , Savaş’ın da gecenin de koptuğu an . Vişne soslu tatlı lorun az biraz koyun kokusunu sade kahve ile atıp, hesabı ödemek lazım artık . Böcek hariç 50 ytl/kişi hesap , pek münasip .
Lokmacı Saki iki adım ötede . Önce “hayatta yemem ! ” ısrarında Kurabiye . Dakika geçmeden “ama bol tarçınlı olsun” diye lokmacı ile sohbette .
mayıs 2008
Pazartesi
... kapılmamak ne mümkün ...
Mayıs 2008
Kedisi ...
Sakızlı muhallebisi ...
Cunda Oteli'nin keyif teknesi ...
Balıkçının günlük çilesi ...
Cumartesi sabah altıda evden firar ,
pazar gece yarısı usulca geri dönmek üzere ...
Ama ruh sanki gizlice arabadan kaçmış ,
belki de hala Cunda sokaklarında dolaşmakta ...
Cuma
- 2 patates
- 2 kabak
- 2 patlıcan
- 3 domates veya 1 avuç kokteyl domates
- 2 soğan veya 1 avuç arpacık soğanı
- 2 havuç
- 10 adet ayşe kadın fasulye
- 2 adet pırasa
- 1 avuç mantar
......... kabuğu olanlar soyulacak - uzun veya yassı olanlar , diagonal kalın halkalar halinde - bütün ya da yuvarlak olanlar ise büyük küpler halinde doğranacak - yeterince minyon olanlar, özgürce kendi hallerinde bırakılacak
......... en zor pişenler , tencerenin dibine - daha kolay pişenler , bir kat üste yerleştirilecek .
- 1 su bardağı sıcak suda eritilmiş bir tavuk suyu tableti (ya da bir bardak tavuk suyunun ta kendisi)
- 3 diş sarımsak
- 1/4 su bardağı zeytinyağı , en lezzetlisinden
- tuz
- karabiber
- isteğe bağlı belki azıcık beyaz-şarap sirkesi
- taze kekik
.......... tenceredeki sebzelere ilave edilecek.
.......... tencere, orta ısıda , kapığı açık, ilk kaynama balonlarına dek kalacak - sonrasında kapığı örtülecek, ateşin harareti düşürülecek ve 10-15 dk kadar daha pişmeye bırakılacak - (pişti mi pişmedi referansı , havuç ve patates kıvamından sorulacak) .
......... taze kekik veya taze fesleğen , ya da lezzet tahtınızı cezp edecek taze otlarla , ılık servis edilecek .